Özgür Özel, genel başkanlığa ilk seçildiğinde birçok tartışma ve soru işaretiyle karşılandı. Ancak zamanla, özellikle Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile gösterdiği kararlı duruşla birlikte, yalnızca bir genel başkan değil; bir lider konumuna yükseldi. Bu süreçte toplumun farklı kesimleri tarafından daha fazla kabul görmeye başladı ve kamuoyunda bir umut figürü olarak öne çıktı. Onun toplum nezdinde bu denli benimsenmesinde en temel faktör olarak samimiyeti ve çalışkanlığı dikkat çekiyor.
Ancak toplumda bu kadar güçlü bir liderlik algısı oluşmuşken, aynı atmosferin parti tabanında ve il-ilçe örgütlerinde tam karşılık bulduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değil. İstanbul özelinde bir istisna söz konusu olsa da birçok ilçe örgütünde hâlâ aynı kişiler etrafında dönen, yıllardır değişmeyen bir siyaset tarzı hâkim. Bu yapı, toplumda oluşan dinamizmin örgütlenmeye, nitelikli üye yapısına ve kitlesel harekete dönüşmesine engel oluyor.
Özgür Özel’in toplumla kurduğu güçlü bağ, örgütlerden gelen bir enerjiyle değil; daha çok medya üzerinden kurduğu iletişim ve sürekli hale gelen mitingler aracılığıyla sağlanıyor. Ancak bu bağ, il ve ilçe örgütlerinden desteklenmediği sürece kalıcı olamıyor, yerel düzeyde etkili bir örgütlenmeye dönüşemiyor.
Yeni il, ilçe başkanlıkları ve delege seçimleri yaklaşırken artık daha somut ve kararlı adımlar atmak gerekiyor. İktidar hedefi olan bir partinin, elindeki tüm imkânları seferber ederek örgütlenme ve üye çalışmalarını güçlendirmesi; hem parti içi dinamizmi artırmak hem de toplumla sahici bir bağ kurmak açısından kritik önemdedir. Mevcut üyelerden daha pasif durumda olanları harekete geçirmek ve onları yeteneklerine göre parti içi sorumluluklara yönlendirmek, partinin genel yapısında gerçek bir dönüşüm yaratabilir.
Burada partiyi bir çıkar ya da koltuk elde etme aracı olarak değil, toplumsal dönüşümün zemini olarak görmek gerektiğini vurgulamak şart. Partiye sahip çıkmak; liderlik düzeyinde geliştirilen siyasi pratik ve söylemleri yerel siyasete taşımak, oradan da tabana yaymakla mümkündür.
Öte yandan, ilçe örgütlerinde dikkat çeken bir diğer önemli sorun da yerelde gelişen olaylara karşı zamanında refleks gösterilememesi ve sürekli merkezin yönlendirmesini bekleyen bir anlayışın hâkim olmasıdır. Bu durum, örgütlerin olaylara geç müdahil olmasına ve çoğu zaman konu gündemden düştükten sonra açıklama yapmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak partinin söylemi etkisizleşmekte, deyim yerindeyse “bayatlamaktadır”.
Bu refleks eksikliğinin sebebi, merkezden yeterli yönlendirme gelmemesi mi, yoksa ilçe örgütlerinin inisiyatif almaktan kaçınması mı bilinmez. Ancak hangi sebeple olursa olsun, yeni seçilecek yöneticilerin bu zafiyeti ortadan kaldıracak nitelikte olmaları bir zorunluluktur. Partinin hangi meselede ne yönde tutum alması gerektiğini bilen, hızlı düşünen, çözüm üretebilen ve inisiyatif alabilen yöneticilere ihtiyaç duyulmaktadır.
Kısacası, umut veren liderliğin gücünü örgütlü bir tabana dönüştürmek için, siyaseti yerelden örgütleyen, halka dokunan, sorumluluk alan ve değişimi sahiplenen bir örgüt yapısı şarttır. Aksi taktirde, genel merkezden yükselen coşku dalgası, örgütlerin kıyılarında köpüksüz bir şekilde sönüp gidecektir.
Tam bu noktada, Platon’un meşhur “araba” benzetmesini hatırlamak yerinde olacaktır. Platon’a göre ruh, bir arabacı (akıl) tarafından yönlendirilen iki attan oluşur: Biri asil, erdemli, itaatkâr (irade); diğeri ise başına buyruk, dürtüsel ve dizginlenmesi zor (arzu). Arabacının görevi bu iki zıt gücü dengeleyerek arabayı doğru yolda tutmaktır.
Bugünün siyaseti de tıpkı bu araba gibidir. Özgür Özel’in liderliğindeki yeni CHP, aklın yolunu temsil eden bir arabacı gibi umut veren bir yön tayin etmiş olabilir. Ancak arabanın yolda kalabilmesi, sadece arabacının maharetiyle değil; o arabayı çeken atların, yani örgütlerin dengesine, direncine ve birlikte hareket etme becerisine bağlıdır. Biri kontrolden çıkarsa, araba devrilir; her şey yarım kalır.
Bu yüzden artık mesele yalnızca liderin değil; o lidere yön ve güç verecek, siyaseti yere bastıracak örgütlerin meselesidir. Ancak akıl, irade ve arzu birlikte uyum içinde hareket ettiğinde; yani örgütlü irade ile liderlik uyumlu olduğunda araba yoldan çıkmaz, tam tersine halkın umutlarına doğru yol alır.









YORUMLAR