Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Veli Şahin
Veli Şahin

Siyasetin devingen gerçekliği

Siyaseti; aktörleri ve pozisyonları donmuş, değişmez varlıklar olarak kodlayan statik bir anlayışla yorumlamak, hareketli bir nehirde statik bir haritayla yol bulmaya çalışmaya benzer; bu temel bir analitik hatadır.

Gerçek siyaset ise dinamiktir; zaman, mekân ve maddi koşulların kesişiminde sürekli akan bir olgudur ve her analizin merkezine bu üçlü zemin alınmalıdır.

Zaman, yalnızca kronolojik bir ilerleme değil, sınıf mücadeleleri ve üretim ilişkileriyle şekillenen, siyasi eylemin dokusunu oluşturan bir tarihsel momenttir.

Mekân ise bu tarihsel sürecin üzerine inşa edilen, coğrafi, kurumsal ve sınıfsal yapılar aracılığıyla siyasetin somutlaştığı laboratuvardır.

Ancak asıl belirleyici olan, zaman ve mekânın kesişiminde an be an ortaya çıkan maddi koşullardır; ekonomik krizler, sınıf çatışmaları ve uluslararası gerilimler gibi unsurlar siyasi aktörlerin strateji ve ittifaklarını doğrudan şekillendirir.

Dolayısıyla, siyasete dair anlamlı bir çözümleme, nihai hedeflerin pusula gibi sabit kaldığı, ancak rotanın bu devingen maddi gerçeklik tarafından çizildiği diyalektik çerçeve içinde mümkün olur.

Bu nedenle, AKP iktidarı/Cumhur İttifakı’nın bir dönem yoğun biçimde DEM Parti’yi hedef aldığı koşullarda -ki hala devam ettiriliyor. Bu yazı kaleme alınırken Selahattin Demirtaş’ın yine tahliye edilmediği açıklandı- sosyalistlerin demokratik haklar ve ezilen ulus mücadelesi bağlamında ona verdiği destek de bugün CHP’ye yönelik siyasi ve hukuki kuşatma da aynı sosyalist güçlerin CHP’ye omuz vermesi de ancak ve ancak bu devingen çerçeve içinde anlaşılabilir bir tutarlılığa sahiptir.

Her iki durumda da sabit ve mutlak bir “düşman” veya “dostluk” tanımından ziyade, içinde bulunulan andaki baskıcı eğilimlere karşı ortaya çıkan somut tehdit ve bu tehdidin yarattığı mücadele dinamiği belirleyici olmuştur. Dün, demokratik alanın daraltılmasına karşı DEM Parti ile bir eylem birliği tarihsel bir zorunluluk iken; bugün benzer bir kuşatmanın hedefindeki CHP ile siyasi temas, aynı analizin bugüne düşen sonucudur. CHP ve Dem Parti’yi içerisine alacak geniş bir halk cephenin inşasının nesnel zorunluluğunu anlamak ise sakin bir kafa gerektirir.

İşte sosyalistlerin görünüşte çelişkili gibi duran bu taktik esnekliği, aslında onların şaşmaz biçimde ilkesel kalmasını sağlayan şeydir. Çünkü bu ilkeler, katı doktrinler veya donmuş ittifaklar değil, zamanın, mekânın ve koşulların somut bir analizine; çelişkilerin siyasi gerilimlere nasıl yansıdığını kavrama yetisine dayanır. Bu analiz yetisi, her somut durumda, emekten, gerçek halkçı demokrasiden ve nihai kurtuluştan yana “doğru tarafın” nesnel olarak nerede tezahür ettiğini görmenin aracıdır. Bu nedenle, koşullar değişse de ittifaklar evrilse de sosyalist pozisyonun kendisi kolay kolay şaşmaz; çünkü o, değişmeyen bir kimliğe değil, değişen koşulları sürekli okuyarak doğru tavrı geliştiren bir bilimsel kavrayışa sıkı sıkıya bağlıdır.

Ancak, bu anların değişken olduğu asla unutulmamalıdır. Yarın, koşullar değiştiğinde, ittifakların yönü ve biçimi de tersine dönebilir; çünkü siyasetin gerçekliği, katı kimliklerde değil, sürekli evrilen maddi çelişkiler ve sınıfsal konumlanışlar arasındaki diyalektik harekette gizlidir. Nihai pusula, ilkelerde sabit kalırken, rotayı çizen, somut mücadelenin içinden yükselen o anın rüzgarları ve akıntılarıdır.

Sallantı ve fırtına arttıkça, gemi içerisindeki nesneler—siyasi aktörler ve pozisyonlar—birbirine çarpar, savrulur ve geçici olarak aynı yöne yığılabilir. Bu, tehlikeli bir andır; çünkü bu zorunlu yakınlaşma, birlik veya ittifak görüntüsü-illüzyonu yaratabilir. Ancak bu illüzyon, sadece ortak bir sarsıntının ürünü olan anlık bir görüntüdür. Esas odaklanılması gereken, bu sarsıntı nedeniyle bir araya gelinen anın duygusal durumu değil, sarsıntının kendisinin şiddeti, kaynağı ve nihayetinde doğuracağı sonuçlardır. Sarsıntı bitmeden, deniz durulmadan, tarafların nihai konumlanışlarının ve gerçek niyetlerinin netleşeceğini düşünmek büyük bir ahmaklıktır.

Siyasetin devingen yapısı, bize yalnızca ittifakların değişken doğasını değil, aynı zamanda bu ittifakların geçici karakterine dair keskin bir uyanıklığı da öğretir. Fırtına dindiğinde, her nesne yeniden kendi ağırlık merkezine, kendi sınıfsal ve ideolojik konumuna dönecek ve “savaş” bu temelde cereyan edecektir. Önemli olan, o kaotik anda bile pusulanın ibresini kaybetmemek ve geminin nihai hedefini unutmamaktır. Gerçek siyasi öngörü, dalgaların şekline değil, okyanusun akıntılarına odaklanabilme becerisidir; Ortadoğu’dan gelen dalgalarla, içerde biriken dip dalgayı hesaba katmak mesela.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER