Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Spor 35
Spor 35

Spor35’in ilk konuğu Tolga Yeniçınar: İzmirliler sporda disiplinli, ta ki yaz gelene kadar!

İzmir’in spordaki enerjisini yansıtacak yeni bir köşeyle karşınızdayız. “Spor 35”te, spora ve sağlıklı yaşama dair merak edilenleri konuşacağız. Ama bu kez farklı bir yöntemle: Antrenörlerimize tam 35 soru yönelteceğiz.

Bu sorular kimi zaman düşündürecek, kimi zaman güldürecek, bazen de spora bakış açınızı değiştirecek.

İzmir’in dinamizmini yansıtan bu sorularla, antrenörlerimizin kariyer hikâyelerinden mesleki sırlarına, unutulmaz anılarından İzmir’deki spor kültürüne dair gözlemlerine kadar pek çok konuya değineceğiz.

“Spor 35”, ilk konuğu Tolga Yeniçınar ve yanıtlarıyla sizlerle!

Tolga Yeniçınar, 1989 doğumlu. Uzun yıllar yüzme, koşu, lifting, uzun mesafe bisiklet ve fitness gibi sporun farklı branşlarında faaliyet gösterdi. 2018 yılında da MAC bünyesine katıldı.

  1. Tolga hocam merhaba, eğlenceli bir soruyla başlayalım… Antrenörlük kariyerinizde sizi en çok güldüren veya utandıran spor salonu anısı neydi?

Salonda dolabı kilitli kalan ve etrafında kimseyi bulamayan bir üye, durumu izah etmek için salonun ortasına kadar gayet rahat bir şekilde bornozuyla gelmişti. Epey güldüğüm anlardan bir tanesiydi.

  1. Bir danışanınızın size söylediği en saçma bahane neydi?

Bir keresinde doktor olan bir üyem, “Hocam, hastane yanıyor şu an, derse gelemeyeceğim.” diye bir mesaj atmıştı. Açıkçası, ders saatine az bir vakit kaldığı için bu bahaneyi o an uydurmuş olabileceğini düşündüm. Sonrasında haberlere baktığımda yangın haberini gördüm ve kendimden çok utanmıştım.

  1. Peki bir süper gücünüz olsaydı, danışanlarınızın hangi kas grubunu anında mükemmelleştirmek isterdiniz ve neden o kas grubu?

Kesinlikle karın bölgesi olurdu. “Şu göbek gitse yeter bana hocam” sözü, spor salonlarının geleneksel danışan-antrenör selamlaşma şekillerinden biridir.

  1. Danışanlarınıza “Asla yapmayın!” dediğiniz ama sizin gençliğinizde spor salonunda gizlice yaptığınız bir şey var mıydı? İtiraf edin!

Isınma yapmadan antrenmana başlamak. Gerekçem ise “Eğer bir aslan avına atılmadan önce ısınmıyorsa, ben neden ısınayım ki?” şeklindeydi. Bu, tabii ki teknik ve bilimsel olarak çok yanlış. Antrenman türüne yönelik ısınmayı mutlaka yapmak gerekir.

  1. Bir danışanınızın sürekli telefonuyla ilgilenmesi karşısında sergilediğiniz “Zen” duruşunuz nedir? İçinizden neler geçiyor o an?

Önemli bir görüşmeyse sabırla beklerim, ancak normalin üzerinde olursa konuşma süresinin kendi dinlenme zamanımdan kesileceğini belirtirim. Genelde telefon konuşmaları bu cümleden sonra biter.
6. Antrenman sonrası kendinizi ödüllendirdiğiniz gizli bir kaçamak lezzetiniz var mı? Danışanlarınızdan saklar mısınız, yoksa “hadi bir gün de bozalım” mı dersiniz?

Kesinlikle kendimi ödüllendiririm. Haftada bir, bol çikolatalı bir tatlı yerim ve eğer memnun kalırsam üyelerime de tavsiye ederim. Tabii ki bu, haftada bir olmak koşuluyla geçerli. “Madem diyet bozacağız, değecek bir şey olsun” diyerek küçük lezzetlerle sürekli kaçamak yapmak yerine, hafta sonunu bekler ve o gün büyük bir tatlıyı mideye indiririm. Ama orada konuyu kapatırım.

  1. Bir günlüğüne başka bir spor dalının antrenörü olsanız, hangisi olurdu ve neden?

Açıkçası, yemek yeme olimpiyatlarında bir antrenörlük branşı olsa katılmak isterdim. Ciddi cevabım ise şu an antrenörlük konusunda tam olmak istediğim yerdeyim. Mevcut pozisyonumdan tüm branşlara egzersiz uzmanı olarak katılım sağlayabiliyorum. Eğer tek bir branş seçecek olsam, futbol diyebilirim. Takım olabilme ve strateji yaratma konuları tam bana göre…

  1. Spor salonu ortamında en sevdiğiniz ama artık duymaktan sıkıldığınız klişe nedir?

Muhtemelen duymaktan en sıkıldığım klişe, “yağlar kasa dönüşür mü?” sorusu olabilir. Yağ ve kas, yapı olarak vücutta çok farklı şekillerde yer alır. Planlı bir kalori açığı ile yağ kütlesi azaltılabilirken, kas kütlesini artırmak için sistemli antrenman ve düzenli bir beslenme takibi gerekir.

  1. Antrenörlük yapmasaydınız ne iş yapardınız? Belki de gizli bir aşçı, stand-up komedyeni ya da kedi maması tadımcısı?

Mutlaka aşçı olmayı denerdim. Yemek pişirmek benim için oldukça keyifli bir aktivite. Bir de buna uzunca zaman ayırma ve özgürce yemek yapma düşüncesi eklenince tadından yenmez.

  1. Spor salonunda en çok duyduğunuz ama artık duymak istemediğiniz bir soru veya cümle nedir?

“Bu göbek/yağlar ne zaman gider?” sorusu beni sürekli takip ediyor. Bu işin sırrı; düzgün beslenme, antrenman ve kişinin egzersiz geçmişi gibi farklı konulardan oluşuyor. Gelen danışan ne kadar emek gösterirse, o kadar sonuç görebiliyor.

  1. Bir danışanınızın aynada kendi kaslarına bakıp poz vermesine nasıl tepki verirsiniz? Destekleyici mi, yoksa “hadi işine” mi dersiniz?

Bunu asla yadırgamam. Emek gösterilerek yapılan her şeyle gurur duyulabilir bence. Ama tabii, salonun ortasında üst çıkartma boyutlarına gelmediği sürece…

  1. Spor salonunda unutulmaz bir espri yaptığınız oldu mu? Paylaşır mısınız?

Genel olarak salonda çok güleriz. Güzel antrenman yapan ve bolca terleyen üyelerin yanına gidip “Hayırdır, biraz yorgun gözüküyorsun, neden acaba?” diyerek sataşmam meşhurdur.

  1. Sizi spor salonunda en çok motive eden şey nedir? Yeni bir kas grubu mu, danışanların gelişimi mi?

Danışanlarımın hedeflerine ulaşması beni her zaman en çok motive eden şey olmuştur. Onlara yeni bir benlik ve bolca öz güven hediye etmekte bir payımın olması da her zaman daha ileri gitmemde çok etkili olmuştur.

  1. Antrenörlük formanızın altında süper kahraman kostümü giydiğiniz hissine kapıldığınız oldu mu?

“Bazı kahramanlar pelerin takmaz” diyelim. Eskiden kendimi süper kahraman olmayı hayal eden bir çocuk gibi görürken, şimdi her bir danışanımı süper kahraman olarak görüyorum. Kimin savaşı ne kadar büyük, kimin hayat mücadelesi ne kadar dolu bilemeyiz.

  1. Bir danışanınızın “Bugün hiç halim yok!” demesine karşı geliştirdiğiniz en yaratıcı motivasyon cümlesi nedir?

Halimiz yok ise, halimiz olmadan devam edelim derim. Her zaman motive olamayız ama her gün disiplinli olabiliriz.

  1. Eğer spor salonu ekipmanları konuşabilseydi, hakkınızda en çok ne söylerlerdi?

“Rahat bırak artık bizi hocam” olurdu. Hem danışanlarım ile hem de kendim bolca ekipman kullanır, antrenmanı en etkili hale getirmeye çalışırım.

  1. Bir spor salonunda antrenman programı hazırlarken, danışanın motivasyon seviyesini yüksek tutmak için hangi özel teknikleri kullanırsınız?

Danışanın çalışmayı sevdiği bölgeleri ya da yapmaktan keyif aldığı egzersizleri de yerleştiririm. Antrenman sistemini bozmadığı sürece, dozunda baharat eklemek her zaman tat verir.

  1. Danışanlarınızın antrenman hedeflerini belirlerken “gerçekçi” ile “ilham verici” arasındaki dengeyi nasıl kurarsınız?

Böyle bir durumda aslında, gerçekçi olan hedefin ilham vericiliğini ön plana çıkarmak en iyi seçim olur. Çünkü insanlar gerçekten başarabildiği şeylerle kendine ilham verir. Genellikle danışanlarımı hep kendileriyle rekabet içine sokar ve en iyi hallerinin galip gelmesini sağlarım.

  1. Spor salonunda danışanlarınızın performans düşüşlerinde ilk aklınıza gelen “uyku düzeni mi bozuk?” mu olur, yoksa “beslenmesinde mi sorun var?” mı?

Böyle durumlarda hepsi birbirini tetikleyebiliyor. Gün 24 saat ama antrenman bunun çok küçük bir dilimi. İyi bir uyku, beslenme ve mental durumla antrenman verimi artabildiği gibi, tam tersine olumsuz da etkilenebiliyor.

  1. Yoğun bir antrenman sonrası danışanlarınızın kas ağrılarını en hızlı geçiren gizli formülünüz nedir?

Bunun için çok etkili bir tekniğim var: acıdan keyif almalarını sağlamak. Antrenman sonrası hissedilen ağrıların aslında gelişimin bir parçası olduğunu danışanlarıma anlattığımda, o ağrıları birer madalya gibi gururla taşımaya başlıyorlar.

  1. Bir antrenör olarak, danışanlarınızın sakatlık riskini minimize etmek için uyguladığınız en sıra dışı yöntem nedir?

Açıkçası, bunun için ekstra sıra dışı bir yöntem olduğuna inanmıyorum. İyi bir antrenörün, daima danışanının veya sporcusunun sağlığını ön planda tutarak egzersiz seçimi yapması gerektiğini düşünüyorum.

  1. Spor salonunda beslenmenin performans artışındaki payı yüzde kaç sizce? Bir danışanın en çok “yasaklı gıda” isteği ne zaman gelir?

Beslenme ve uyku, antrenmanın yakıtı gibidir. Ancak burada hedefe yönelik beslenme çok büyük bir yer tutar; bu işin büyük bir çoğunluğu mutfak diyebiliriz. Oran vermek gerekirse, rahatlıkla yüzde 70’i beslenmedir. “Yasaklı gıda” kelimesini pek sevmiyorum. İnsan her zaman istediğini yiyebilmeli ama sürekli değil. Herkesin hafta içinde bir iki kaçamak yapma hakkı vardır.

  1. Antrenmanlarda teknoloji kullanımına (akıllı saatler, uygulamalar vb.) nasıl bakıyorsunuz? Faydaları ve dezavantajları nelerdir?

Nabız kontrolü açısından akıllı saatler gerçekten mucizevi bir fark yaratıyor. Kişinin antrenman boyunca nabzını belirli bir oranda tutmamıza ve istenilen tempoyu yakalamamıza olanak sağlayan, gündelik hayattaki en iyi yardımcılarımız diyebiliriz. Elbette her zaman destek alabildiğimiz yapay zekâ uygulamalarını saymıyorum bile.

  1. Sizce bir danışanın potansiyeline ulaşmasında genetik yatkınlık mı daha etkili, yoksa çalışma disiplini mi? Yüzde kaç oranında?

Genetik faktörler bir kişide çok önemli olsa da iyi bir disiplinle desteklenmediği sürece pek bir işe yaramayacaktır. Bu yüzden genetiği demire, disiplini de o demiri şekillendiren çekice benzetebiliriz. Oran olarak konuşacak olursak, bence yüzde 20 genetik, yüzde 80 disiplin.

  1. Spor salonuna yeni başlayan birinin motivasyonunu yüksek tutmak ve devamlılığını sağlamak için en önemli anahtar sizce nedir?

Sağlam bir antrenman programı ve fiziksel gelişimin düzenli olarak takip edilmesi gerekir. Sonuçta spor salonuna belirli amaçlar ve hedefler için gelmedik mi?

  1. Bir spor salonu antrenörünün sadece teknik bilgiye sahip olması yeterli mi, yoksa iyi bir psikolog da olması şart mı?

Antrenman asla sadece antrenman değildir. Bir psikolog kadar olmasa da, danışanın mental durumunu anlayabilmek ve nabza göre şerbet verebilmek çok önemli. Ben hep “Önce kafa sağlığı, sonra fiziksel sağlık” derim.

  1. Danışanlarınızın “hızlı sonuç alma” beklentilerini nasıl yönetiyorsunuz? Sabrın önemini nasıl anlatırsınız?

Hızlı sonuçtan ziyade, gerçekçi, sağlıklı ve başarılabilir sonuçlara odaklıyım. Tüm bu sonuçlara ulaşmak aslında danışanın elinde. Benim tavsiyelerime ne kadar uyarsa, hedeflerine o kadar hızlı ulaşır. Aksi takdirde… diye bir şey yok, her halükarda disiplinli oluyoruz.

  1. Spor salonu ortamında etik kurallar ve kişisel alan konularında danışanları nasıl bilinçlendiriyorsunuz?

En önemli kıstaslardan biri kişisel hijyen ve bu konuda havlu kullanımı, koku ve duş gibi konular oldukça önemlidir. Kurumsal bir yerde çalıştığımız için bunlar sürekli denetlenen en önemli kriterler arasında yer alır.

  1. Sporun sadece fiziksel değil, mental sağlığa olan katkılarını danışanlarınıza nasıl anlatırsınız?

Bu konuda büyük bir çaba sarf etmem. Antrenman sonlarında kendileri bolca mutluluk hormonu salgılayarak sporun keyif vericiliğini keşfederler. Tabii, kazandırdığı mental disiplin ise paha biçilemez. Anlatmaktan ziyade, keşfetmelerine sebep olurum.

  1. Bir antrenör olarak en büyük başarınız neydi? Bir danışanın rekor kırması mı, yoksa sporun hayatını değiştirmesine yardımcı olmak mı?

Zamanında kilo problemi olduğu için benimle antrenman yapmaya başlayan bir danışanım, şu anda aktif olarak antrenörlük yapmakta. İnsanlara sporu sevdirmek, bu disiplini kazandırmak ve hedeflerine ulaştırmak öncelikli hedefim. İşimi severek yaptığım her gün benim için ayrı bir başarı hikayesi diyebiliriz.

  1. İzmir’in spor salonu kültürü ve danışan demografisi hakkında gözlemleriniz nelerdir?

İzmir insanı bu konuda çok disiplinli, ta ki yaz gelene kadar. Yaz geldiğinde ise İzmir insanı genellikle yazlıklarına ya da tatillere kaçıyor. Bize de biraz dinlenme şansı oluyor tabii.

  1. İzmir’deki insanları spor salonuna çekmek için yapılan en iyi aktivite veya proje sizce hangisi?

Dışarıdaki yaz sıcakları düşünüldüğünde, en iyi aktivite salonların klimalı olması diyebiliriz bence.

  1. İzmir’de gördüğünüz en ilginç veya en şaşırtıcı spor salonu trendi neydi?
    Kurumsal bir firma, bir keresinde metro istasyonuna koydukları bisikletle yoldan geçen insanlara 1 dakika boyunca belirli bir tempoda pedal çevirmeleri karşılığında günlük ücretsiz kullanım hakkı veriyordu. Bu gibi teşvik edici ve ödüllendirici uygulamaları her zaman destekliyoruz.
  2. İzmir’de spor salonu sektöründe geliştirilmesi gereken alanlar veya eksiklikler olduğunu düşünüyor musunuz?

Her zaman geliştirilecek ve yapılacak şeyler mümkün. Spor tesisleri açma, geliştirme ve teşvik etme konusunda belediyeler sporculara belirli bir burs verebilir. Bu sayede sporcular da ekipman, beslenme ve konaklama gibi ihtiyaçlarını giderebilir.

  1. İzmir’i spor salonuyla ilgili bir kelimeyle tanımlayacak olsanız, bu kelime ne olurdu?

Ateşli İzmirrr! Tutkunuz ve antrenman ateşiniz hiç sönmesin, İzmirimmm.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER