Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Veli Şahin
Veli Şahin

Karşıtlık, çelişki ve çatışma

Toplumların dinamiklerini anlamak için karşıtlık, çelişki ve çatışma kavramlarını bir bütün olarak ele almak gerekir. Bu kavramlar birbirinden kopuk değil, sürekli etkileşim halinde olan ve birbirini dönüştüren süreçlerdir. Toplumsal yapılar durağan değildir; içlerinde sürekli bir hareket ve gerilim barındırırlar. Bu gerilim, değişimin temel dinamiğini oluşturur.

Karşıtlık, her toplumsal sistemin içinde var olan zıt kutupların nesnel varlığını ifade eder. Kapitalist üretim tarzında işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki ilişki buna iyi bir örnektir. Bu iki sınıf birbirini var eden ama aynı zamanda çıkarları temelden çatışan unsurlardır. İşçi sınıfı emeğiyle üretimi gerçekleştirirken, burjuvazi bu üretimin sonuçlarına el koyar. Bu karşıtlık başlangıçta potansiyel bir gerilim olarak vardır, henüz açık bir mücadele biçimine dönüşmemiştir.

Bu karşıtlık, sistemin işleyişi içinde derinleşerek çelişkiye dönüşür. Çelişki, karşıt unsurların birbirine hem bağımlı hem de birbirini dışlayan nitelikte olmasıdır. Kapitalist sistemde toplumsal üretim ile özel mülkiyet arasındaki ilişki bu çelişkinin en açık ifadesidir. Üretim süreci binlerce işçinin kolektif emeğiyle gerçekleşirken, üretim araçları ve artı değer özel mülkiyet altında toplanır. Bu yapısal çelişki, sistemin kendi içinde taşıdığı ve onu dönüşüme zorlayan temel gerilimdir.

Ancak çelişkiler kendiliğinden çatışmaya dönüşmez. Bunun için belirli tarihsel ve maddi koşulların oluşması gerekir. “Sürecin olgunluğu ile eylemin rastlantısallığını, sürecin yavaşlığı ile eylemin hızını bir araya getirmek zorunludur.” Çatışma aşaması, karşıt unsurların aktif mücadeleye giriştiği somut düzeydir. Bu mücadele ekonomik alanda ücretlerin düşürülmesine karşı direnişlerle başlayabilir, sermaye sınıfının siyasi baskılarıyla karşılaştığında başka bir boyut kazanabilir ve nihayetinde üretim ilişkilerinin kendisini hedef alan radikal bir dönüşüm talebine evrilebilir.

Toplumsal analizlerde “çatışma” kavramının kullanımına dikkat etmek gerekir. Karşıtlık ilişkilerinin her zaman doğrudan çatışmaya evrilmediği, bu geçişin belirli niteliksel koşullara bağlı olduğu unutulmamalıdır. Neden-sonuç ilişkisi örneğinde olduğu gibi, bazı karşıtlıklar yalnızca mantıksal bir ardışıklık gösterirken, ancak sonucun nedeni ortadan kaldırıcı bir etkiye sahip olması durumunda gerçek anlamda çatışmadan söz edilebilir.

Sonuç olarak, toplumsal değişim dinamiklerini anlamak için yalnızca karşıtlıkları tespit etmek yetmez. Bu karşıtlıkların hangi somut koşullarda çatışmaya dönüştüğünü ve bu çatışmaların nasıl yeni süreçlere yol açtığını incelemek gerekir. Diyalektik yöntem, bu geçiş süreçlerini anlamak için gerekli olmakla birlikte, mekanik bir şema olarak değil, somut analizlere rehberlik eden bir metodoloji olarak uygulanmalıdır. Toplumsal hareketleri anlamak için bu incelikli ve tarihsel olarak köklenmiş perspektif bize daha derin bir kavrayış sunacaktır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER