Suç örgütleri, yani mafya, sadece yasadışı işler yapan gizli yapılar değildir. Tarihsel olarak, toplumsal meşruiyet kazanma ihtiyacı hisseden bu yapılar, “Halkın Robin Hood’u” gibi mitolojik bir kimliğe bürünerek suçlarını örtbas etme yoluna gitmişlerdir. Çünkü yönetim sadece zorla değil, rıza ile de kurulur. Masum bir vatandaşa yardım eden, adaletsizliklere karşı duran bir “halk kahramanı” veya “iyiliksever” gibi lanse edilen mafya liderleri, aslında bu “yanılsama perdesi” ile hem kendi çıkarlarını korur hem de suç faaliyetlerini daha rahat sürdürür. Bu taktik, toplumu yanlış bir yöne çekerek suçun temelindeki sistemik sorunları, tıpkı bir buzdağının görünmeyen kısmı gibi gizler.
Uluslararası bir sistem olarak emperyalizm ve kapitalizm, temelinde emek sömürüsü ve eşitsizlik barındırır. Bu sistem, “yaratıcı yıkıcılık” perdesi ardında, sadece ekonomik sömürüyle sınırlı kalmaz; yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama gibi kirli yöntemlerle mafyanın gelişmesine uygun “verimli bir bataklık” hazırlar. Devletlerin derinliklerinde, özellikle kara parayı aklamak ve sıcak paraya ulaşmak için mafya sistemleri, “parazitik bir simbiyoz” ilişkisi içinde adeta beslenir. Mafyaya karşı yapılan sözde büyük operasyonlar ise genellikle devlet içindeki farklı güç odakları veya sermaye grupları arasındaki çatışmaların, “köpekbalıklarının birbirini yemesi” olarak yansımasıdır. Bu operasyonlar, mafyanın kökünü kazımak yerine, sadece bir grubun diğerine üstünlük sağlamasına, “tahtı ele geçirmesine” hizmet eder.
Mafya, sermayenin el değiştirmesi, uluslararası kaçakçılık, rakip şirketleri tasfiye etme, borsa manipülasyonları, kural dışı bankacılık ve tefecilik gibi yasadışı yollarla kazanç sağlar. Ancak, mafyanın rolü bunlarla sınırlı değildir. Aynı zamanda, işçi grevlerini kırmak, sendikacıları tehdit etmek ve muhalif sesleri susturmak gibi, devletin “gölgedeki şiddet aygıtı”, “gayriresmi polis gücü” olarak da kullanılır. Demokrasi güçlerinin, işçi mücadelelerinin ve ezilen inanç ve etnik grupların karşısında bir “çekiç” olarak sahaya sürülmüştür. Muhalif gazetecilere yönelik saldırılar ve infazlar da bu kirli iş birliğinin acı sonuçlarından biridir.
Tüm bu örnekler, kapitalist sistemin ve onu yöneten devlet mekanizmasının mafya ile iç içe ve birbirine bağımlı olduğunu gösterir. Ancak, bu ilişkinin sadece “rüşvet yiyen bir memur” veya “birkaç tetikçi” meselesi olarak ele alınması, sorunun kökenini gözden kaçırmamıza neden olur. “Dürüst bir savcı veya bakan çıksa da bunların kökünü kazısa” gibi duygular, anlaşılabilir olsa da bu sistemik soruna yeterli bir çözüm sunmaz. Çünkü mafya, “Hidra” misali, bir baş kesildiğinde yerine iki yenisi çıkan mitolojik bir canavardır. Kapitalist sistem, kendi zor aygıtını korumak ve beslemek zorundadır. Yasal kurumlarını “kutsal” bir örtüyle sararken, yasadışı mekanizmalarını ise dönemsel olarak tasfiye edip yenilerini oluşturarak işlevini sürdürür.
Mafya ve siyaset arasındaki ilişkilerin ortaya çıkarılması önemli olsa da bu yeterli değildir. Gerçek şu ki, kapitalizm ve onun tüm araçları yıkılmadan, mafyadan ve onun yeni varyantlarından kalıcı bir kurtuluş mümkün değildir. Suç örgütlerinin kökü, ancak “beslendikleri bataklık kurutulduğunda” kazınabilir. Aksi takdirde, toplumsal meşruiyet arayışları da devam edecek, “Robin Hood” maskesi birileri tarafından sürekli yeniden takılacaktır.









YORUMLAR