Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Günseli Uğur
Günseli Uğur

“Nasılsın anne” diyorum, “DÖNENCE”* diyor!

Refakatçi koltuğundan merhaba!

Annem hasta.

“Nasılsın anne” dedim.

“Dönence” dedi.

O an zihnimde bir çağrışım, bir çağrışım…

Ülkenin manşeti artık sadece yoksulluk değil; aynı zamanda ihmal, denetimsizlik, sorumsuzluk, adaletsizlikler ve cezasızlıklar sonucu ortaya çıkan felaket haberleriyle dolu.

-sızlıklar, -sizlikler…

Sürmanşet: En temel hak olan sağlık hizmeti erişilemez hale geldi.

Hadi başlıyorum, annemi bir yıl önce ciddi bir sağlık sorunuyla bir hastaneye götürdüğümüzde, konseye bile alınmayarak geri çevrilmişti. Kapının önüne bırakılan sadece annem değildi; umudumuz, inancımız, insan onuruna yakışır beklentimizdi. İyi olmak için doktorun ayağına gelmiştik. Lakin bir şans bile verilmemişti.

Öyle ya koruyucu sağlık hizmeti olsaydı doktor hastasının ayağına gelmiş olacaktı.

Devam edelim, başka bir hastanede, mesleğini gerçekten etiğiyle yapan, bilgisini ve emeğini bilime, insana adamış, sermayenin sömürü yasaları içinde deontoloji kurallarına bağlanmış bir hekimin “elini taşın altına koyması”yla mücadelemiz başlamıştı.

Şanslıymışsınız mı dediniz?

Sağlığımız, yaşama hakkımız ne ara şansa kaldı?

Bugün annemin mücadelesi hala devam ediyorken şansımız olan hekim olmasa, sistemin bizi tamamen çaresiz bırakacağı gün gibi ortada.

Bugün refakatçi koltuğu yerine anamın kabrinin başında… Tamam sustum…

Çağrışımlar, çağrışımlar…

Sağlık alanında başlıca sorun; iyi sağlıkçıya denk gelme(me)k, sağlık kurumlarının kapısındaki kuyruklar ya da MHRS’de alınamayan randevular, eczanelerde ödenen ilaç payları, ödenmeyen ilaçlar vs. değil ki! Sağlık hizmetinin niteliğinin düşmesi en hayati önemde.

Eğitimde yıllardır süren çöküş ve piyasalaşmanın öne geçmesi, sağlık eğitimine de yansımıyor mu?

Hekimlerin emeği değersizleştiriliyor, sağlık hizmetindeki sorunların sorumlusu olarak gösterilip itibarsızlaştırılıyorken ve genç hekimler göçlerce gidiyorken bizim kalan sağlar kendilerine ayrılan beş dakikalık sürede hastalarına nasıl iyi baksınlar? Sistemin yükünde eziliyorlar, tükeniyorlar, sağlıklı insanlar korunamıyorlar, hastalar tedavi edilemiyorlar.

Ama mesele yalnızca eğitim ve sağlık değil ki.

Dönence.

İhmal, denetimsizlik, vurdumduymazlık dört yanımızda görülüyor.

Orman yangınları (hep sigaradan) çıkıyor, söndürme uçakları havalan(a)mıyor.

İşçiler göz göre göre ölüme gönderiliyor; her gün yeni bir iş cinayeti oluyor.

Kadınlar, defalarca şikâyet ettikleri halde korunamıyor.

Çocuklarımız korunamıyor, tacizler, istismarlar…

-ler…-lar…

Önlenebilir her ölüm, kaza süsü verilmiş cinayet: Hele ki, gençler kısa yoldan meslek edinsinler diye pohpohlanıyor (Alamancılar der ya meslek yapmak diye) MESEM’lerde çocuklar ölüyor, sakatlanıyor, emek gücü sömürülüyor.

-yor, -iyor, -mıyor, -miyor…

Sorunlar önlenmek istenmiyor, korumak, koruyuculuk öncelenmiyor. Geçiş garantili yollar, köprüler gibi; hasta garantili şehir hastaneleri açılıyor, yangın söndürme sorumluluğu özel şirketlere veriliyor. Derken karikatürleri yapılıyor; şirkete kaç yangın garantisi verildi? **

Yoksulluk yalnızca mutfaktaki tencerede (beslenme hakkı), tabanı delik ayakkabıda (giyim hakkı) karşımıza çıkmıyor. Yaşam hakkı, sağlık, eğitim ve güvenli barınma haklarımızın sıralandığı ihtiyaçlar piramidinin tabanı da kocaman delik…

Ve yine de…

En karanlık gecenin içinde, uzaklarda bir yerlerde* güneşin doğduğunu biliyoruz. Bazan kupkuru bırakılan bir dal gibi hissetsek de hayat başka yerlerde kök salıyor; dayanışma filizleniyor.

Şu an bu satırları bir hastane odasında yazıyorum demiştim. Annemin her an kesilmesinden korktuğum nefesini dinlerken, mecbur bırakıldığımız sistemin sadece çökmüşlüğünün değil çürümüşlüğünün gürültüsünde…

“Nasılsın anne” diyorum. “Dönence” diyor. Şaşırıyorum yetmiş altı yaşında, alışkanlıkları ve yaşam birikimiyle, annemden beklediğim bir metafor değildi bu.

Ve ben dönence çarkının dişlileri arasında ezilmemeye ve kimseleri ezdirmemeye çalışırken, şansımızdan öte hayatın her zerresine birlikte kök salmalıyız diyorum. Filizlenen çiçekler kırları dolduracak, ovayı başka bir dile çevirecek “Duyuyorum, görüyorum. Bir gün gelecek dönence biliyorum…”*

* Barış Manço – Dönence
**Karikatür

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER